Nazar kelimesi, halk arasında sıkça kullanılan bir terimdir. Biraz halsizleştiğimizde veya eşyalarımız sebepsiz yere kırıldığında, ilk aklımıza gelen şey nazar olur. Hemen evimize gelenlerin listesini yapar ve nazar değme ihtimali olan kişileri zihnimizde sıralarız. Çakır mavi gözlü veya kısa boylu kişiler genellikle nazar potansiyeli taşıyan insanlar olarak düşünülür. Nazar, bilinçli ya da bilinçsiz olarak ortaya çıkabilir ve halk arasında sıkça tartışılan bir konudur. Şimdi bu konuyu daha detaylı inceleyelim.

Nazar değmesini iki boyutlu olarak inceleyebiliriz: bilimsel boyut ve inanç-manevi boyut.

Bilimsel olarak nazar, gözdeki fotoreseptörlerin kasılması ile ortaya çıkan negatif ve pozitif dalga ışıma boyutlarıdır. Bu konuda yapılan araştırmalar, üç tür dalga ışıması olduğunu ortaya koymaktadır:

Nazar değen bir kişiyi bilimsel olarak incelediğimizde, beynin orta kısımlarını harekete geçiren etkiler ortaya çıkar. Nöronlar harekete geçer ve bu esneme ile göz küresinde büyüme olarak kendini gösterir. Nazar, genellikle bilinçsiz olarak ortaya çıkar ve alfa boyutunda kalır. Ancak, nazarı bilinçli olarak yapan insanlar da vardır ve bunların negatif etkileri genellikle tehlikeli gama boyutunda olur. Beynimizde her düşünce bir elektromanyetik kıvılcım olarak ortaya çıkar. Neşeli ve huzurlu olduğumuzda dalga boyu uzun olurken, öfkeli ve sinirli olduğumuzda dalga boyu kısa olur. Beynimiz, içten dışa yönelen akımları bir yere odaklama ve toplama özelliğine sahiptir. Gözlerimiz negatif etkileri ile adeta bir yıkım makinesi olabilirken, pozitif etkisi ile de şiirlere konu olacak etkiler yaratır.

Nazar değmesinin bir de manevi boyutu vardır. İnsan gözünün önemi bu noktada can alıcıdır. Nazar, insanın özündeki düşüncelerin meydana getirdiği pozitif veya negatif enerjilerin göz yoluyla madde üzerine aktarılması olayıdır. Göz, aslında insanın manevi hallerinin maddeye açılan kapısı gibidir. Bu konuda sıkça dile getirilen bir söz vardır: "Göz her ne kadar suçlu gibi gösterilse de, aslolan bakışlardır." Göz sadece bakma eylemini gerçekleştiren bir organımızdır. Göz gönül penceremiz, kulaklarımız ise kalbin habercisidir. İnsan gördüklerinin ve işittiklerinin tutkunudur.

Nazarın etkilerinden korunmak için çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Bunlar arasında mavi boncuk takmak, dualar okumak ve çeşitli tılsımlar kullanmak yaygın uygulamalardır. Ayrıca, nazarın varlığına inanan birçok kişi, pozitif düşünce ve enerji ile nazarın olumsuz etkilerinden korunabileceğine inanır.

Nazar, hem bilimsel hem de manevi boyutları olan bir olgudur. Gözlerimiz ve bakışlarımız, düşündüğümüzden çok daha fazla etkiye sahip olabilir. Bu nedenle, hem kendimizi hem de çevremizdekileri korumak için dikkatli olmamız önemlidir.